Merhaba Sayın İpek Kışlalı,
Öncelikle İTÜ Öğrencilerine yol göstermek amaçlı yapılan bu projede bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
Sizi biraz daha yakından tanıyabilmemiz için çok kısa özgeçmişinizle başlayalım isterseniz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1978 İstanbul doğumluyum. Özel Doğuş Lisesi'ni 1996 yılında ikincilikle tamamladığım yıl 3. tercihim olan İTÜ Uzay Mühendisliği bölümüne başladım. 2000 yılında mezun oldum. Mezuniyetimin sonrasında iş bulamadığım için 1 yıl Marmara Üniversitesi Biyofizik yüksek lisans programına devam ettim. Mühendislik alanıyla ilgili iş ararken 2002 yılında İnsan Kaynakları (İK) alanında bir danışmanlık firmasıyla yaptığım görüşme sırasında bu firmada stajyer ihtiyaçları olup olmadığını sormam sonrasında bu kuruluşta stajyer olarak işe alındım. Biyofizik'te kadro açılmayınca ve İK danışmanlık firması beni kadroya almaya karar verince Biyofizik bölümünden tez aşamasında tezimi yarım bırakarak ayrıldım ve aynı üniversitenin İK Yüksek lisans bölümüne başvurdum. Sınavları kazandım. Hem çalıştım, hem yüksek lisansımı tamamladım. 2002 yılından bugüne İnsan kaynakları alanında çeşitli danışmanlık firmalarında İşe Seçme Yerleştirme, Eğitim Organizasyonları ve Eğitim İçerik Geliştirilmesi, Kariyer Planlama, Kariyer Danışmanlığı, Performans Yönetimi başta olmak üzere, Çalışan ve Müşteri Memnuniyeti, Süreç iyileştirme, Yönetim-Organizasyon konularıyla ilgili çeşitli projelerde yer aldım. Halen, bir ithalat firmasının Proje Danışmanı olarak Yönetim-Organizasyon ve İK projeleriyle ilgili görevler üstlenmekteyim ve MÜ Yönetim-Organizasyon Bilim Dalı'nda doktora tezimi savunma aşamasındayım.
İTÜ’yü tercih sebebiniz nelerdir? Uzay Mühendisliği bölümünü tercih sebebiniz nelerdir?
İTÜ, mühendislik eğitiminde ve yönetici yetiştirme konusunda yıllardır tercih edilen, köklü ve güçlü bir üniversite konumunda. Liseden mezun olduğum 1996'da da öyleydi.
Uzayı çocukluğumdan beri merak etmişimdir ve uzayla ilgili bir bölümde okumanın orijinal olabileceğini düşünmüştüm. Her zaman fark yaratmak, farklı olmak isteği vardı içimde. Lise öğretmenlerimden bazıları Matematik alanını tercih etmemi söylemişlerdi. Pek çok öneri vardı çevremde. Ailem ise seçeneklerimde beni serbest bıraktı ve beni her zaman destekledi. Bu bölümün Matematik ve Fizik dersleri ağırlıklı olduğunu biliyordum ama adı ve genel kapsamı açısından o dönemlerde pek bilinen bir bölüm değildi, hatta adı Uzay Bilimleri ve Teknolojileriydi. İsteyerek 3. tercihim olarak yazmıştım seçeneklerime. İTÜ'de öğrenciliğim sırasında bölüm adı güncellendi.
Üniversitede İTÜ’yü Uzay Mühendisliği'ni tercih aşamasındaki öğrencilere önerir misiniz?
Evet, İTÜ Uzay Mühendisliği bölümünün en kuvvetli yönlerinden biri çok-disiplinli ve disiplinlerarası bakış açısını kazandıran bir bölüm olması. Uçak, Havacılık, Bilgisayar, Makine, Elektrik-Elektronik, İnşaat ve şu an belirtmediğim daha birçok bölümün konularına da belirli ölçüde hakim olmayı gerektiriyor. Uzayı, hava-uzay araçlarını, durumdaki değişimleri, projeleri... alanınızı oluşturanları hem bir bütün hem parça parça değerlendirmeniz gerektiğini öğreniyor bu bölümde öğrenci. 10-15 yıl öncesine göre şimdi Uzay Mühendisliği bölümü mezunlarının çalışma alanları da genişledi. Az önce belirttiğim bölümlerin mühendisleriyle de pek çok projede beraber çalışıyorlar. Üstelik farklı çalışma alanlarına da uyum sağlayabiliyorlar.
Yüksek lisans, doktora yaptınız mı? Yaptınız ise neden? Yapmadınız ise neden? Sizce öğrencilerin yüksek lisans, doktora yapmaları hangi açılardan gereklidir/ gerekli değildir?
Evet, yüksek lisans ve doktora yaptım. Üniversitedeki çalışmaların ve üniversite dışındaki kuruluşlardaki çalışmaların her zaman bir bütün oluşturduğunu düşünüyorum. Eğitimi ve araştırmayı kapsayan üniversitelerin diğer sektörlerle ortak çalışmaları gerektiğine inanıyorum. Üniversitelerle iş hayatındaki diğer kuruluşlar birbirlerini destekledikçe her iki taraf da güçlenecek. Kişinin de lisansüstü çalışmalara katıldıkça yapmakta olduğu işi, kendisini daha fazla, çok yönlü geliştirebileceği öngörüsüyle bu noktaya geldim. Öğrencilerin yüksek lisans/doktora yapmaları şart değil tabii ki, örneğin; gelecekte üniversitelerde araştırma yapmayı hedefleyen, ders vermek isteyen, gelecekte kitap yazmak isteyen, öğrenci ruhunu taze tutmak isteyen, işiyle beraber üniversiteyi de devam ettirebileceğine inanan, derinine düşünmeyi seven arkadaşlar için lisansüstü çalışmaları gerekli görüyorum. Diğer taraftan, ülkemiz şartlarında lisans mezunu arkadaşlara önce iş bulmak için çabalamalarını kuvvetle tavsiye ediyorum. Belli bir yaştan sonra ilk işi bulmaya çalışmak güçleşebiliyor. Ayrıca, belli bir süre iş yaşamında yoğrulmuş olunca insan; yüksek lisans/doktora'da teoriyi ve pratiği çok daha rahatlıkla kendisi ve çevresi için faydaya dönüştürecek kesişimlere ulaşabiliyor. Ancak, belirttiğim gibi, eğer kişinin hedefi akademik kariyer değilse, önce kişinin iş hayatına atılmak için çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum.
Üniversite döneminde veya sonrasında yurt dışı tecrübeniz var mıdır? Öğrencilere bu yönde tavsiyeleriniz nelerdir?
Doktora öğrenimim sırasında bir aylığına yurtdışına gittim. Ayrıca, gezi amaçlı olmak üzere de iki defa farklı ülkelerde bulundum. Farklı ülkeleri, kültürleri, iş yapış tarzlarını görmek insana bambaşka bir ufuk kazandırıyor. Öğrencilere değişik seçenekleri araştırarak yurtdışına gitmelerini kuvvetle tavsiye ederim. Arkadaşların pek çok seçeneği var: yaz döneminde staj, uluslararası yarışmalar, proje çalışmaları, öğrenci değişim programları, üniversitenin organize edebileceği geziler, dönemsel/kısa süreli iş olanakları, dil kursları, yurtdışında lisansüstü çalışmalar gibi. Fırsat yakalayabilirlerse ve olanakları varsa ve hatta fırsat yaratarak ve olanaklı hale dönüştürerek yurt dışını da mutlaka görmelerini öneririm.
Üniversite hayatınız boyunca staj/iş tecrübelerinizden bahseder misiniz? Üniversiteden sonra nasıl bir kariyer planlaması yaptınız? Yaptığınız tercihlerin hayatınıza kazandırdıkları/kaybettirdikleri nelerdir?
Üniversite dönemimde TÜBİTAK'ta ve TAI'de staj yaptım. Üniversiteden sonraki kariyer planlamamı birinci cevabımda kısmen belirtmiştim. Aslında soruyu biraz değiştirmek gerektiğini düşünüyorum. Soru: “Öğrenciliğiniz sırasında nasıl bir kariyer planlaması yaptınız?” olmalı düşünceme göre. Bunun sebebi, öğrenci mezun olduktan sonra bazı adımlar için çok geç kalınmış olabiliyor. Bu nedenle, planlamanın ilk adımı atmadan önce güncellenmeye hazır bir plana dönüşmüş olması gerekiyor.
Yaptığım tercihler bakış açımı genişletti. Farklı meslek gruplarından insanları, farklı kuruluş yapılarını, farklı projeleri, zorlukları, sorunları, başarıları, yıkımları görme şansım oldu. Hem daha umutlandım, hem kimi zaman umudumu kaybettim. Geçmişten ders alarak, bugüne ve geleceğe odaklanmam gerektiği bilgisini kazandım. Öğrenip kullanmadığım/kullanmaya ortam bulamadığım her şeyi, paylaştığım ama maddi/manevi kazanca dönüştüremediğim her şeyi kaybetmiş sayılırım.
Biraz da sosyal yaşamınız üzerine konuşalım mı? Hobileriniz nelerdir ya da serbest zamanınızı nasıl geçirmeyi tercih edersiniz? Bu konuda öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Fırsat buldukça yürüyüş yapıyorum. Üniversite yıllarımda masa tenisi oynamıştım. Bir yıl öncesine kadar bir spor merkezine de gidiyordum. Ahşap ve seramik boyama kursuna gittim. Halen zaman buldukça ahşap/seramik boyama yapıyorum. Yap-boz'a zaman ayırmak hoşuma gidiyor. Televizyondaki yarışma programlarını takip ediyorum. Fırsat buldukça liseden, üniversiteden arkadaşlarımla buluşuyoruz. Ayrıca yurt içinde ve yurt dışında değişik yerlere gezi planları yapıp, olanak bulabildikçe seyahat ediyorum. Değişik konular üzerine hazırlanmış ve yayımlanmış yazılarım, çalışmalarım var.
Sosyal yaşam konusunda öğrenci arkadaşlara tavsiyem; üniversite yıllarından itibaren arkadaşlık ve iş ile ilgili iletişim ağlarını kurmaya ve geliştirmeye başlamalarıdır. İletişim konusunda sosyal iletişim ağlarını aktif ve sürekli gelişen, genişleyen konumda tutan bireyler günümüz dünyasında başarıya ulaşma konusunda büyük bir avantaja sahiptir.
Ayrıca, öğrenci arkadaşlara sanatsal, sporla ilgili ve çeşitli alanlardaki sosyal etkinliklere üniversitede, öğrencilik sıralarındayken katılmalarını öneririm.
Yaşam çok yönlüdür. Yaşam sadece iş ve okuldan ibaret değil. Farklı alanlardaki etkinliklere, çalışmalara, kurslara katıldıkça öğrenci, yaşamın çok yönlülüğüne de kendini hazırlamış olacaktır. Üniversite öğreniminin en önemli kazanımlarından biri öğrencinin kendisini yaşama hazırlamasıdır. Bu hazırlık aşaması sırasında öğrencilere sosyal yaşamlarının planlanmasında kendilerine ve çevrelerine özel bir özen gösterebilmelerini diliyorum. Farklı alanlardan öğrenilebilecek bilgilere ulaşmayı sağlayacak birçok pencere açacaktır, sosyal yaşamınızdaki çeşitli uğraşlarınız.
Mezunlara, iş hayatına atılmak isteyenlere biraz yardımcı olmak adına iş başvurularınızda tercihlerinizi ve nedenlerini öğrenebilir miyiz?
İş başvurusu yaparken kendi uzmanlık alanımla ilgili kuruluşları ve pozisyonları tercih ediyorum. Ancak ilk defa işe başvuracak/başlayacak arkadaşlar için esnek olmalarını tavsiye ederim. Diğer taraftan zamanla beraber özgeçmişte görünen deneyimler kişinin sonraki iş başvurusunda işverenin bakış açısını etkileyebiliyor. Bir örnek vermek gerekirse, özgeçmişte çoğunlukla İK danışmanlık firmalarında deneyim sahibi görünen bir kişi, bir firmanın İK departmanında deneyimi olmadığı veya göreli olarak az süre çalıştığı için başvurduğu kuruluş yetkililerince elenebiliyor. Bir işe başlamadan önce o anı ve sonraki yılları da öngörebilmiş olmak gerekiyor.
Bu noktada, bir konuyu vurgulamak isterim. İş görüşmesi deneyimi çok ciddi bir konudur.. Hem iş arayanlar, hem de halen işte çalışmakta olanlar için. Her iş görüşmesi güncel durum, sektör, kuruluşlar, işe seçme yerleştirme yapanların öncelikleri ve kriterleri konularında bilgi edinmek için önemli birer fırsattır. Öğrencilere mezun olmayı beklemeden iş görüşmesi simülasyonlarına ve gerçek iş görüşmelerine katılmalarını tavsiye ederim.
Şu anki bilgi birikiminizle ve bakış açınızla, tercih yapacak olsanız üniversitelerden hangisini, hangi bölümü ya da hangi iş kolunu tercih ederdiniz?
Her üniversitenin ve bölümün ülkemizde ve dünyada ayrı bir yeri ve önemi var. Var olan bölümlere ihtiyaç var ancak ihtiyaçların kapsamı, niceliği ve niteliği insan gücü planlamasıyla bire bir örtüşen bir tablo çizemiyor ne yazık ki. İnsan gücü planlaması ve bölümler hakkında özel çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle bunu belirtmeliyim.
1996 yılına 2010'dan geri dönsem yine üniversite seçeneklerimi aynı şekilde yapardım. Diğer taraftan, bu 14 yıl içinde dünya ve ülke şartları bazı değişimler yaşadı ve daha önemlisi bu süre içinde kendim hakkında daha fazla şey öğrendim. Yine İTÜ'yü tercih ederdim ama tercihlerime -süreç iyileştirmeyle ilgili çalışmayı sevdiğim için- Endüstri Mühendisliği bölümünü de eklerdim.
İşveren gözünden işe alma sürecinde kişinin hangi özellikleri onu tercih etmenizi/etmemenizi etkiler?
Önce kişilik özellikleri öne çıkar.. “Kendine güveniyor mu?”, “İşi ne kadar istiyor?”, “İşi neden istiyor?”, “Öğrenmeye açık mı?”, “Sabırlı mı? Ne kadar?”, “Takım çalışmasına yatkın mı?”, “Yaratıcı bakış açısına sahip mi?”, “Geleneksel mi, yeniliğe açık mı?”, “Var olan kurum kültürüyle uyumlu bir şekilde çalışabilecek mi?”, “Dışadönüklük-içe dönüklük seviyeleri nasıl?”, “İş tanımının gerektirdiği deneyim seviyesine, becerilere sahip mi?”, v.b. .. Teknik konularda eksikler iş başında da tamamlanabilir. Diğer taraftan, kişilik özellikleri, kişinin işle ilgili beklentilerinin var olan pozisyonun özellikleriyle uyumu, kişinin istek, güven ve işe başlamaya hazır olma derecesi çoğu kuruluş için öncelikli eleme kriterleri arasında yer almaktadır.
Sizin tavsiyeleriniz, yol göstermeniz bizim için gerçekten önemli, bize vakit ayırdığınız için tekrar teşekkür ederiz.
Tüm gençlerimize başarılar diliyorum. Kariyer yolunuz açık olsun.